Şirket ortaklığı sona erdirilen kişinin, ortaklığı sona erdirildikten sonra ve internet bankacılığını kullanma yetkisi henüz iptal edilmeden önce internet bankacılığını kullanmak suretiyle şirket hesabından kendi hesabına para transferi yapması hâlinde ortaya çıkan sorumluluğun kime veya kimlere ait olduğunun belirlenmesi hakkındaki içtihat aşağıda verilmiştir.
İnternet Bankacılığı / Şirket Hesabından Para Transferi / Şirket Ortağının Görevinin Sona Ermesi / Zararın Meydana Gelmesinde Sorumluluk / Şirketin Müterafık Kusuru
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
2020/2358 Esas
2022/2799 Karar
Taraflar arasında görülen davada Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 20.06.2018 tarih ve 2017/64 E- 2018/426 K. sayılı kararın davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf istemlerinin esastan reddine-esastan kabulüne dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesince verilen 06.03.2020 tarih ve 2018/2126 E- 2020/333 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtayca incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 22.03.2022 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı ... Bankası A.Ş. vekili Av. ..., diğer davalı ... vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi Dr. ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirketin davalı bankanın ... Şubesinin mudisi olduğunu, diğer davalı ...'in ise davacı şirketin ortağı ve münferiden temsil ve ilzama yetkili müdürü iken 20.01.2017 tarihinde tüm yetkileri iptal edilip şirket ortaklığından çıkarıldığını, daha sonra müvekkili şirket yetkilisi ... tarafından bu durumu gösterir Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi'nin bir örneğinin davalı bankaya ibraz edilerek banka nezdindeki tüm yetkilerinin iptal edilmesinin talep edildiğini, bu talep ile davalı ...'in bankadaki yetkilerinin iptal edildiğini, ancak internet bankacılığı işlemi yapabilme yetkisinin iptal edilmediğini, bunun neticesinde davalı ...'in şirket hesabından kendi hesabına 350.000,00 TL para havale ettiğini, bu miktardan her iki davalının da sorumlu olduğunu, yapılan işlemin usulsüz olması nedeniyle suç duyurusunda bulunduklarını, davalı ...'in haksız parayı uhdesine geçirmesinden dolayı sorumlu olduğunu, diğer davalı bankanın ise sorumluluğunun kusursuz sorumluluk ilkesine dayanması nedeniyle banka çalışanlarının kusurundan sorumlu olduğunu, bu nedenlerle 350.000,00 TL'nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ...Bankası A.Ş. vekili, davaya konu havale işleminin haricen internet bankacılığı kullanılarak gerçekleştirildiğinden müvekkilinin herhangi bir ilgisi ve bilgisinin bulunmadığını, bankaya husumet yöneltilemeyeceğini, davacı şirketin bankaya sunduğu 06.02.2013 tarihli imza sirkülerine göre şirket ortakları ... ve ...'in ayrı ayrı ve münferiden yetkili kılındıklarını, daha sonrasında 10.09.2015 tarihinde ...'in işbu münferit imza yetkisine istinaden müvekkili bankaya internet bankacılığı yetkisi için başvurduğunu, anılan şahsın bu tarihten sonra pek çok kez internet bankacılığı yetkisini kullandığını, bu durumun davacı şirketin yetkilisi ...'in de kabulünde olduğunu, davacı şirket yetkilisi ...'in 25.01.2017 tarihinde banka şubesine uğrayarak şirketin ortaklık yapısının değiştiğini, artık tek yetkilinin kendisi olduğunu belirterek 25.01.2017 tarihli Ticaret Sicil Gazetesini bırakıp gittiğini, dava konusu olan 350.000,00 TL'lik internet bankacılığı havale işleminin 30.01.2017 tarihinde yapıldığını, bu tarihte ...'in kurumsal internet bankacılığı yetkisinin kaldırılması için müvekkili bankaya verilmiş hiçbir talimatın bulunmadığını, anılan davalının internet bankacılığı yetkisinin havale işlemi yapıldıktan sonra aynı gün içerisinde daha sonra iptal edildiğini, davacı ile müvekkili arasında imzalanan ticari müşteri sözleşmesinin internet bankacılığı maddeleri uyarınca sorumluluğun tamamen davacı şirkete ait olduğunu iddia ederek davanın reddini istemiştir.
Davalı ... vekili, müvekkilinin şirket ortaklığından çıkması ya da çıkarılmasının, müdürlük ve temsil yetkilerinin iptal edilmesinin internet bankacılığı işlemlerini kullanma yetkisini tek başına ortadan kaldıramayacağını, niza konusu havale işleminin 30.01.2017 tarihinde internet bankacılığı işlemleri yapma yetkisi dâhilinde gerçekleştirildiğini, internet bankacılığı yetkisinin bu havaleden sonra iptal edildiğini, müvekkilinin davacıdan alacağının bulunduğunu, davacı şirket yetkilisi ...'in müvekkilinin yaklaşık 4.000.000,00 TL alacağını her ay 350.000,00 TL - 400.000,00 TL olarak ödeyeceğini bildirdiğini, müvekkilinin de bu beyana dayanarak havale işlemini yaptığını, davacı şirketin internet bankacılığı işlemleri yapma yetkisini havale tarihinden sonra iptal etmesinin de dava konusu işlem için müvekkiline yetki verildiği şeklinde yorumlanması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi’nce, davalı ...'in şirket ortaklığı ve münferiden temsil yetkisinin son bulduğunun 13.01.2017 tarihli ortaklık kurulu kararı ile belirlendiği, bu durumun 20.01.2017 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanarak üçüncü kişiler bakımından yürürlüğe girdiği, bu tarih itibariyle anılan davalının internet bankacılığı işlemleri yapma yetkisi sonlanmadığı, davalının cevabında da bildirdiği şekilde 10.09.2015 tarihli başvuruya istinaden verilen internet bankacılığı yapma yetkisinin devam ettiği, 30.01.2017 tarihinde gece 01:42 saatinde davalı ... tarafından internet bankacılığı yetkisi kullanılarak davacı hesabından kendi hesabına 350.000,00 TL aktarıldığı, davacının bu işlemin hukuka aykırı olduğunu, her iki davalının da bu işlemden sorumlu olduğunu bildirmiş ise de, davalı banka yönünden gerek bankacılık uygulaması ve gerekse taraflar arasında akdedilen ticari müşteri sözleşmesi hükümlerine göre, şirketi temsil yetkisinin sonlanmasının internet bankacılığı yetkisini de sonlandırmayacağı, başvurudaki usul ile şirket tarafından bankaya gerekli bildirimin yapılarak davalı ...'in internet bankacılığı yetkisinin sonlandırıldığının bildirilmesi gerektiği, davacı şirket yetkilisinin, niza konusu havale işlemi yapıldıktan sonra aynı gün davalı banka şubesine başvurarak diğer davalı ...'in internet bankacılığı yetkisini iptal ettiği, bu durumda niza konusu havale işleminden dolayı davalı bankanın sorumluluğundan bahsedilemeyeceği, davalı ...'in temsil yetkisi sona erse de internet bankacılığı işlemi yapma yetkisinin devam ettiğini, ayrıca davacıdan alacaklı olduğunu, şifai anlaşmaya uygun olarak havale işlemini yaptığını ileri sürmüş ise de, şirketteki temsil yetkisinin sona ermesi neticesinde yaptığı havale işleminin kendisini yetkisiz temsilci durumuna düşürdüğü, sırf internet bankacılığı yetkisinin olması, her hangi bir bağının kalmadığı davacı şirket hesaplarına girerek kendisinin ya da başkasının hesaplarına para aktarmasını yasal hale getirmeyeceği, öte yandan davacı şirketten alacağının bulunup bulunmadığı, varsa bunun miktarının ne olduğuna ilişkin bir mahkeme ilamı ya da tarafların itirazına uğramamış sözleşme ve benzeri belge sunulmadığı, davalı ...'in usulsüz ve yasaya aykırı olarak davacı şirketin hesabından internet bankacılığı yetkisini kullanarak aldığı 350.000,00 TL'nın iadesinden sorumlu olduğu gerekçesiyle davalı banka aleyhine açılan davanın reddine, davalı ... aleyhine açılan davanın ise kabulüne, 350.000,00 TL'nın davalı ...'ten tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekili ile davalı ... vekilince istinaf edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi’nce, davacı şirketin yetkilisinin, davalı ...'in davacı şirketteki hissesini diğer ortağa devrettiği ve müdürlükten alındığına dair ortaklar kurulu kararının yayınlandığına dair Ticaret Sicil Gazetesi'ni 25.01.2017 tarihinde davalı banka yetkilisine verdiği, davacı şirket ile imzalanan 20.01.2017 tarihli ticari müşteri sözleşmesi çerçevesinde 20.01.2017 tarihinde davacı şirket müdürü ...’in davacı şirket adına internet bankacılığı için başvurarak internet bankacılığı kullanma yetkisi talebinde bulunduğu, TTK'nın 36. maddesi uyarınca Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi'nde yayınlanan ilanların üçüncü kişileri bağladığı, davacı şirketin ilan ile yetinmeyip davalı ...'in müdürlük yetkisinden alındığını, yani davacı şirket adına işlem yapma yetkisine son verildiğini davalı bankaya bildirdiği, 20.01.2017 tarihinde de yeni müdürün internet bankacılığı üzerinden işlem yapma yetkisini ve sıfatını davalı bankadan aldığı, davalı bankanın 20.01.2017 tarihli bu bildirim üzerine yetkisi sona eren davalı ...'in internet bankacılığı üzerinde işlem yapmasını engelleyecek bir güvenlik önlemi almadığı, davalı bankanın güven kurumu olması nedeniyle objektif özen yükümlülüğünü yerine getirmediğinden hafif kusurundan dahi sorumlu olduğu, Yargıtay kararlarının da bu yönde bulunduğu, davalı bankanın gerekli engelleyici önlemleri almayarak yetkisi son bulan davalı ...'in internet bankacılığı yolu ile davacı şirketin hesabından kendi şahsi hesabına toplam 350.000,00 TL aktarmasına sebebiyet verdiği, aktarılan miktardan davalı bankanın ... ile birlikte müteselsilen sorumlu tutulması gerektiği, davalı ...'in davacı şirketten alacaklı olmasının tek başına işlem yapmasını haklı kılmayacağı, davalı ...'in davacı şirketten alacaklı olduğunu ayrı bir davada ileri sürme hakkı bulunduğu gerekçesiyle davalı ... vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının davalı banka hakkında kaldırılmasına, davanın kabulüne, 350.000,00 TL'nın davalı bankadan (İlk Derece Mahkemesince davalı ... yönünden kurulan hükümde karar altına alınan tutar ile tahsilde tekerrür olmamak koşuluyla müteselsilen) tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Karar, davalı ... vekili ile davalı ...Bankası A.Ş. vekilince temyiz edilmiştir.
(1) Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre davalı ... vekilince yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davalı ... yönünden Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
(2) Davalı ...Bankası A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarına gelince; davacı şirket yetkilisi ...’in banka şubesine diğer davalı ...’in yetkilerinin sona erdiğini bildirmesine ve kendisi bakımından internet bankacılığı kullanımı açısından belge düzenlemesine rağmen, eş zamanlı olarak daha önce internet bankacılığı kullanım hakkı tanınıp şifre verilen davalı ...’in şirket adına internet bankacılığı kullanımının sonlandırılması için yazılı olarak talepte bulunmamış olmasına göre zararın meydana gelmesinde davacı şirketin de müterafik kusurunun bulunduğu gözetilerek uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğundan Bölge Adliye Mahkemesi’nin davalı ...Bankası A.Ş. hakkında verdiği kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ...’in temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ...Bankası A.Ş.’nin temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacıdan alınıp davalı ...Bankası A.Ş.'ye verilmesine, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davalı ...'ten alınıp davacıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 17.930,50 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalı ...'den alınmasına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalı bankaya iadesine, 04/04/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
İflas tarihi itibarıyla henüz tazmin edilmemiş çek yapraklarından kaynaklanan ve mevduat rehniyle teminat altına alınan gayrinakdi alacağın şarta bağlı ve rüçhanlı alacak olarak iflas masasına kaydedilmesi gerektiğine ilişkin içtihat aşağıda verilmiştir.
İflas / Şikâyet / İcra Mahkemesi / Mevduat Rehni / Rüçhanlı Alacak / Şarta Bağlı Alacak / Çek Sorumluluk Bedeli / Çek Yaprağından Kaynaklanan Gayrinakdi Alacağın Şarta Bağlı ve Rüçhanlı Alacak Olarak İflas Masasına Kaydı
T.C.
YARGITAY
23. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO. : 2012/1385
KARAR NO. : 2012/3648
TARİH : 24.05.2012
- Şikâyet
- Rüçhanlı Alacak
- Şartı Bağlı Alacak
- Rehin Hakkı
2004/m. 197, 219/4
ÖZET: Elinde müflise ait bir malı bulunduran ve rüçhan hakkına sahip olan kişi, bu malı belirtilen süre içinde daire emrine tevdi etmezse, rüçhan hakkını kaybeder. Henüz ödenmemiş olmakla birlikte, ödenme riski bulunan çek sorumluluğu da şarta bağlı olarak masaya kaydedilebilir. Şikâyetçi, müflise verdiği çek karneleri nedeniyle ödeme riski altında bulunduğunu bildirmiş ve müflise ait mevduat üzerinde de rehin hakkı sahibi olduğunu ileri sürerek bu yönde sözleşme sunmuştur. Bu durumda İcra Mahkemesince, yasal düzenlemeler ve sunulan sözleşme çerçevesinde bir hüküm kurulmak gerekirlen, ödemenin henüz yapılmadığı ve her zaman kayıt başvurusunda bulunulabileceği gibi hatalı değerlendirmelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
DAVA: Şikâyetçinin açmış olduğu şikâyetin yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı şikâyetin reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde şikâyetçi vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Şikâyetçi vekili, müflis S. … Ltd. Şti.’ne verilen ve iade edilmeyen çek karnelerinden doğan riskin 12.000,00 TL olduğunu, bunun mevduat hesaplarında bulunan 11.795,17 TL’lik tutarın rehniyle teminat altına alındığını ve İİK’nın 200. maddesindeki haklara sahip olduklarını; alacağın şarta bağlı ve rüçhanlı olarak masaya kaydı taleplerinin iflas müdürlüğünce kabul görmeyerek normal alacak olarak kaydedildiğini, bu uygulamanın İİK’nın 185. maddesine aykırı olduğunu ileri sürerek para hakkında tasarrufta bulunulmasının engellenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, alacağın rehinli yazılmamasına ilişkin iflas müdürlüğü kararının kaldırılmasını ve risk tutarının 11.795,17 TL’sinin şarta bağlı rüçhanlı alacak olarak masaya kaydına karar verilmesini talep etmiştir.
İcra Mahkemesince, iddia ve tüm dosya içeriğine göre şikâyetçi bankanın müflis-borçlu tarafından ödenmeyerek karşılıksız kalan ve yine banka tarafından ödenmek zorunda kalınan çek bedelleri için yazılı belgeleri de ibraz ederek rehinli alacak başvurusunda bulunabileceği, herhangi bir ödemede bulunmadığı, akıbeti de belli olmayan çek yapraklarının teminat bedelleri için rehinli alacak talebinde bulunamayacağı göz önünde tutularak şikâyetin reddine karar verilmiştir.
Kararı, şikâyetçi vekili temyiz etmiştir.
İİK’nın 219/4. maddesine göre elinde müflise ait bir malı bulunduran ve rüçhan hakkına sahip bulunan kişi, bu malı belirtilen süre içinde daire emrine tevdi etmezse, rüçhan hakkını kaybeder. Öte yandan, henüz ödenmemiş olmakla birlikte ödeme riski bulunan çek sorumluluğunun da şarta bağlı alacak olarak masaya kaydedilebileceği, aynı Yasanın 197. maddesinde düzenlenmiştir. Şikâyetçi, müflise verdiği çek karneleri nedeniyle ödeme riski altında bulunduğunu bildirmiş ve müflise ait mevduat üzerinde de rehin hakkı sahibi olduğunu ileri sürerek bu yönde sözleşme sunmuştur. Bu durumda İcra Mahkemesince, gösterilen yasal düzenlemeler ve sunulan sözleşme çerçevesinde bir hüküm kurulmak gerekirken ödemenin henüz yapılmadığı ve her zaman kayıt başvurusunda bulunulabileceği gibi hatalı değerlendirmelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek hâlinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.05.2012 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Müflisin iflas tarihi itibarıyla henüz tazmin edilmemiş teminat mektubundan kaynaklanan gayrinakdi alacağın şarta bağlı alacak olarak iflas masasına kaydedilmesi gerektiğini belirten 31.05.1994 tarihli içtihat aşağıda verilmiştir.
İflas Masası / Sıra Cetveline İtiraz / Kayıt Kabul Davası / Çek Yaprakları / Çek Yapraklarından Kaynaklanan Risk / Ödenmemiş ve İade Edilmemiş Çek Yapraklarından Kaynaklanan Gayrinakdi Alacağın Şarta Bağlı Olarak İflas Masasına Kaydı Gereği
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
1994/3954 Esas
1994/5480 Karar
- İflas Masasına Kayıt – Kabul Davası (Masaya Kaydedilecek Alacaklar)
- İflas Masasına Kaydedilen Alacaklar (Masaya Kayıt – Kabul Davasında)
- Teminat Mektuplu Borçların İflas Masasına Kaydı (Riski Gerçekleşmiş Borçların)
2004/m. 195, 196, 197
ÖZET: İflas masasına kayıt-kabul davasında, davalı müflisin gerek kefaleten, gerekse asaleten gerçekleşmiş borç tutarı ve yine müflisin kefaleten ve asaleten teminat mektuplarından masaya başvuru tarihi itibarıyla riski gerçekleşmiş borçlarının masaya kaydının sağlanması, ayrıca henüz riski gerçekleşmemiş teminat mektuplarından dolayı davacı alacağının da şarta bağlı alacak olarak masaya kaydedilmesi gerekir.
DAVA: Taraflar arasındaki masaya kayıt-kabul davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Davacının iflas masasına kaydını istediği alacağının kısmen reddine ilişkin iflas masası kararına karşı açılan bu davada mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu verilen asıl ve ek raporlar Yargıtay denetimine olanak verecek ve hükme dayanak yapılacak nitelikte değildir. Mahkemece yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu ile yapılacak incelemede öncelikle davalı müflisin iflas tarihi itibarıyla gerek kefaleten, gerekse asaleten gerçekleşmiş borç tutarı saptanmalı ve yine müflisin kefaleten ve asaleten teminat mektuplarından masaya başvuru tarihi itibarıyla riski gerçekleşmiş borçları yukarıda anılan gerçekleşmiş borca ilave edilerek oluşan borç tutarının kaydının sağlanması, ayrıca henüz riski gerçekleşmemiş teminat mektuplarından dolayı davacı alacağının da şarta bağlı alacak olarak bozma kararında işaret edildiği şekilde masaya kaydedilmesine karar verilmelidir. Oysa, mahkemece bu yöntem uygulanmadan ve davacının bilirkişilerin asıl ve ek raporlara itirazları da inceletilmeden noksan tahkikatla ve bozma kurallarına uyulmadan hüküm kurulması isabetsizdir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, 31.5.1994 gününde oy birliğiyle karar verildi.